20 Mart 2020 Cuma

Corona Virüsü / Yeni Bir Çağın Başlangıç Sancısı

Corona Virüs

İçine derin bir nefes çekti, artık bedeninde gökyüzünün mavisinden bir parça vardı. Sakladığı tüm acılarını ortaya saçmakla içindeki kırgınlıkların akıp gittiğini görüyordu. Boşuna yaşanmamıştı bu karanlık çağ, bir sebebi vardı. Silinip gitmesi gerekiyordu bütün hainliklerin, yağmur sularında arınması lazımdı dökülüp paslanmış duyguların, aşınmış hislerin yerini tazelerinin alması gerekiyordu. Bir paça ümit gerekiyordu ve sonunda evren onlara selam durmuştu. Siz benden aldıklarınızı geri verin, ben size daha çok vereceğim demişti. Bilinçli olarak susturuldu bütün dünya. Işıklar söndü, mumlar yakıldı. Fabrikalar durdu, elle çapa başladı. Arabalar gitmesi gereken yerlerde değil, kalması gereken yerlerde park edildi. Pencereler gün yüzüne hasret yüzleri çıkardı dışarı. Bir nefes almak için başını dışarı uzatanlar çiçeklenmiş sürgün veren ağaçları gördü. İki ay insanlar için ölüm gibi, doğa için yaşam oldu. Her şey tersine döndü. İnsan kendi eliyle yarattığı distopyadan uyanırken, doğa ana insana ütopya hazırlamıştı. Tertemiz bir gökyüzü, temizlenmiş denizler, temizliğe alıştırılmış insanlar, elindekiyle yetinmeyi öğrenmiş, kalabalıklara karışmadan, aşırılıkları bırakan topluluklar. Kendi yarattığımız canavarın bizi yutmasına ramak kala yaşadığımız kâbusun çarşafları kaldırılmıştı. Kirletilmiş çarşafların yıkanmış mis gibi kokanlarıyla yer değiştirmesi değiştirdi hepimizi.

Ekonomiyi artık eskisi gibi umursamayan bir kafa yapısı çıktı ortaya. Altı üstü kâğıttan yapılma olan paraların haddinden fazla değer verildiği zamanlar geride kalmıştı. Ne üretirsen onu yiyebileceğin bir döneme girilmişti. Sadece bir ülkeye abanarak, kalabalık toplumların iş gücüne dayanarak ucuz ama kalitesiz üretim modeli dünya doğası tarafından istenmiyordu. Bir kısım insanların çok çalışıp az kazandığı o karanlık çağ, evrenin dengesini bozmuş adalet terazisinin ayarını kaçırmıştı.
Çin, bir buçuk milyar insanı “iş gücü” olarak görüp hayvanlara bile yapılamayacak eziyetlerle çalıştırmış, hem dünyanın terazisini şaşırtmış hem de ülkelerin üretim şeklini bozmuştu. Çin’e güvenen, hem ucuz hem sağlıksız imalatını yaptıran dev ülkeler yan gelip yatmış, dev ülkelerin vatandaşları tembelliğe alıştırılmıştı. Tembelliğe alışan insanlar bundan hiç şikâyetçi değillerdi. Az çalışarak çok kazanmanın tadı başka oluyordu ne de olsa.
Bir buçuk milyar insanına güvenen Çin dünyanın marabalığını yapmaya zaten gönüllüydü ve iğneden ipliğe ne varsa ben yaparım diyordu. Fakat bu aç gözlülük doğanın kanunlarında yoktu. Doğanın kanunlarını bile isteye bozduk ve sonunda karanlık çağa adımımızı attık.
Tüketim çılgınlığı çağının sonu işte böyle geldi. Bir virüs insanlara dur dedi! Mecburen evlerimize kapandık. Ölüm korkusu sardı her yeri, ölmemek için işlerimize gidemedik. Çalışamadığımız için para kazanamadık. Para kazanamadığımız için faturalarımızı ödeyemedik. Faturalarımızı ödeyemediğimiz için ekonomi durgunluğa girdi. Durgunluğun ardından panik havasıyla birlikte borsalar çöktü. Borsalar çökünce elimizde bir halta yaramayan kâğıt parçaları değersiz hale geldi. İnsanlar para mı, sağlık mı diye sormaya başladı. Devletler bu bitişi az hasarlı hale getirmek için borç ertelemelerine gitti. Para bastı, dünyaya sattı ama bir türlü kötü gidiş engellenemedi.
Bir kere ipin ucu kaçmıştı. Umursamamıştık! Gerçekler hep sümen altı edildi. Çin imalatının durmaması için virüsü üç hafta açıklamadı. Virüsün varlığını anlatan insanlar öldürüldü ya da ağır cezalar yedi. Dünya corona virüsü yıkımının gerçek boyutunu tam olarak algılayamadı. Küçümsedi, bize bir şey olmaz dedi. Sonunda o küçük insanlar tüm dünyayı bir virüsle esir aldı!
Çıkışımız yine bizim dünyaya bakış açımızdan geçiyor. Ya bu vahşi tüketim dünyasının birer neferi olarak hayatımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz ve her sene başka bir virüs belasıyla sarsılacağız ya da topyekûn bütün kuralları kaideleri değiştirerek, asıl olması gereken gibi yaşamaya başlayacağız. Hırslarımızdan uzaklaşarak, kendimize ve çevremize kadar üreterek, başkalarının sırtına basarak değil, el birliğiyle çalışarak dünyanın eski haline geri döneceğiz ki zaten sistem değişikliği başladı. Bunu hiç kimse tersine döndüremez.
Koltuklarınıza oturun ve hazırlanın.

Küreselleşmeyle birbirine giren ülke sınırları kapatıldı. Avrupa ülkelerinin “birlik” unsuru olan shengen geçişler iptal edildi. Bu gelişmeler Corona virüsünün geçmesinden sonra Avrupa birliğinin dağılacağının göstergesi. Daha geçen aylarda Amazon ormanlarının 3/1 yandı, Avustralya kıtasındaki yangınlar aylarca sürdü ve ormanlar yok oldu. Çin tek başına bütün dünyanın havasını kirletme konusunda başı çekiyordu. Kurdukları barajlarla dünyanın manyetik alanında ufak da olsa sapmalar yaratıyordu. Doğada yaratılan bu hızlı değişimler bir şeylerin habercisi oldu. Para sisteminin değişeceğine, kapitalist tüketimin bitirilişine, ekonomideki olmayan şeylere değer biçip firmaların iflas ettirilmesine, haddinden fazla hakkı olmayan paraları kazananlara, kifayetsiz ve basiretsiz, açgözlü ve hain, nobran, kaba, bilgisiz, paradan başka hiçbir şeye tapmayan, milletini aç bırakıp çevresini zengin eden siyasetçilere, dini savaşlara, dini kullanarak terörist üretenlere artık doydu bu dünya.

Şimdi rahat olun ve bir sene sonra neler yaşayacağımıza odaklanın.
Her geçiş dönemi sancılı olmuştur. İstanbul’un Fethi, Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş vs. Hep bu dönemlerde insanlığın kaderinin ve dünya çarklarının değiştirildiği sistemler olmuştur. Düşünün biraz 100 yıl öncesine gidin ve düşünün sadece, o sancılı geçen senelerde yaşayan insanları düşünün. Ölenleri o yıllarda ölenleri de düşünün. Çağ atlarken ve dünya yeni bir sisteme adım atarken maalesef çok büyük yangınlar çıkar. Milyonlarca insan ölür. Bazen o yangınlar iyidir. Bir yanardağın patlamasını düşünün. Lavlar her yeri sarar ve altında kalan her şey kül olur ama küllerinden doğan doğa eskisinden çok daha iyi, daha değerli, daha sağlıklı olur. Bu dönem de öyle olacak.
Korkularınızı yenin, ne olursa olsun ayakta kalmaya bakın çünkü güçlü olan kazanacak. Yeni bir çağa merhaba.

1 yorum:

90'ların en çok izlediğim yabancı dizileri

İlkokula giderken TRT’de yayınlanan diziler vardı. Okuldan eve gelir gelmez hemen derslerimi yapar dizilerin başlamasını dört gözle bekler...