21 Mart 2020 Cumartesi

90'ların en çok izlediğim yabancı dizileri


İlkokula giderken TRT’de yayınlanan diziler vardı. Okuldan eve gelir gelmez hemen derslerimi yapar dizilerin başlamasını dört gözle beklerdim. Benim aklımda kalan ve severek izlediğim dizileri şöyle bir yazmak istedim.

1-MARİA MERCEDES: Çocukken Mercedes otomobilleri sahibinin bu abla olduğunu zannederdim J Sonradan öğrendim ki Brezilya ve Meksika yöresindeki ablaların %70’nin adı Merdeces’miş J
Maria Mercedes


2-MANUELA: Brezilya dizilerinden en uzun izlediğim buydu sanırım. Fernando vardı başrol oyuncusu. Aklıma geldi kıllı şey J Başroldeki kız güzel ama yanındaki başrol erkek orangutan gibi 
J

Manuela’nın dizi müziği güzeldi. Dinlemek isterseniz linkini veriyorum; https://www.youtube.com/watch?v=qgCFjUmzXx0 
Manuela


3- HAYAT AĞACI: Bu dizideki Kayl’a bayılırdım. Sevgilisi Sam güzel kızdı ama Kayl’a âşık olduğum için Sam’dan nefret ederdim J

Hayat Ağacı’nın ırkçılık nedeniyle yayından kaldırıldığını biliyor muydunuz? Jenerik müziği ve başlangıç görselleri de dizinin neler anlattığının açık bir görseli aslında. İşte jeneriği;  https://www.youtube.com/watch?v=SxsXvsgrgDs

Hayat Ağacı

KYLE



4-ALCANZAR YILDIZA ULAŞMAK: Yav ben bu dizideki Eduardo Capetillo’ya harbi aşıktım ya. Hayat Ağacındaki Kayl’a sakın söylemeyin ama çocukluğumun aşkı Eduardo’ydu aslında. Hatta bizim mahallede bir tane erkek kuaförü vardı. Dükkanının camekanına Eduardo Capetillo’nun resmini yapıştırmıştı. Ne zaman önünden geçsem hayran hayran cama bakardım. Kuaförde çalışan çocuk da onu kestiğimi düşünmüş bana çıkma teklifi yapmıştı J vaayy be Eduardo sen nelere kadirsin J

Eduardo Capetillo

5-MARİMAR: Eduardo sayesinde izlemiştim, yalan yok şimdi :) 
Marimar



6-ROSALİNDA: Bunu da kardeşimin zoruyla izlemek mecburiyetinde kalmıştım J
Rosalinda
Fark ettim de bu Thalia denen kadının ne kadar çok dizisini izlemişiz biz ya. Bu dizileri Türkiye’ye getiren yapımcı sanırım Thalia’ya aşık oldu, devamlı bunun çektiği dizileri bize kakaladı J

Çağların Bitişi

Corona Virüs



Bütün dünya iki haftadır corona virüsüyle uyuyor, corona virüsüyle kalkıyor. Kıyamet gününü bekler gibi tün ülkeler evlerine kapandı ve olağanüstü bir durum söz konusu. Sosyal medyada bir sürü komplo teorileri ve kehanetler havada uçuşurken, uzun zamandır dünya yönetiminin başka bir paradigmaya geçeceğini, büyük bir kırılma olacağını bilenler olan bitene hiç şaşırmıyor.
Benim gibi sürekli takipte olan kişiler ise şimdi gelecek ikinci evreyi bekliyoruz.
Fakat gördüğüm kadarıyla bu konulardan habersiz olanlar aşırı panik yaşıyor ve evlerinde oturdukları müddetçe dünyanın sonunun geldiğini düşünerek panik atak krizleri geçiriyorlar. Öncelikle paniğe gerek olmadığını söyleyeyim. Sadece sakin olup yapılacak büyük değişimlere direnç göstermeyin, o kadar!

Şu anda içinde bulunduğumuz durumun ne olduğunu ve neler yaşayacağımızı, bunun yanında ikinci evreye nasıl ve ne zaman geçeceğimizi merak ediyorsunuzdur. Sosyal bir deneye tabi tutulduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor. Bunu kabul ettikten sonra öncelikle “AYNA DÜNYALAR” yazımı okumanızı istiyorum. ( https://yozhal.blogspot.com/2019/08/ayna-dunyalar-nedir.html )Bu yazımın bilim kurgu olmadığını yaşadığımız sancıların da tamamen bu dünyaya geçmek için yapıldığını altını çizerek belirtmek istiyorum.
İkinci olarak, “PARA BÜYÜSÜ” isimli yazımı okumanızı istiyorum çünkü bu yazımda da paranın ne olduğunu, niçin kullanıldığını yazmıştım. (https://yozhal.blogspot.com/2019/11/para-buyusu.html) Bu iki yazımı okuduktan sonra da gelelim sadete;

1-Evet, dünya yeni bir çağa giriyor ve corona virüsü de bunun için geliştirilmiş bir araç sadece. Evet, milyonlarca insan ölecek ve bu ölümlerden sonra dünya yaşlı insan oranında büyük bir değişim yaşanacak. Buna hazırlıklı olmamız lazım maalesef acı ama gerçek!

2- İki tane büyük şok dalgası yaşanacak. Birincisini zaten corona virüsüyle yaşıyoruz, bu dönem yeni sisteme alıştırma ve korku yayarak panik havası yaşatmak için kullanılıyor. Borsalar çökecek. Dünya ekonomisi tam ölmeyecek ama sürünmeye başladı. Çok büyük paralar basılacak ve piyasaya sürülecek. Bunun sonucunda bütün dünya ülkelerinde hiper enflasyon başlayacak. Doğal olarak paranın değeri düşecek.

Sonra ikinci şok dalgası başlayacak. Para sistemi değişecek, ekonomiler tamamen dijital paraya evirilecek. Artık kâğıt para ortadan kaldırılacak. Borsaları batan, hiper enflasyonla başa çıkamayan ülkeler IMF’ye baş vuracak. IMF borç para vermek için iki tane şart isteyecek. Birincisi dijital parayla borç, ikincisi de insanlara çip taktırmayı kabul etmeleri istenecek. Paraya ihtiyacı olan ülkeler bu şartları kabul ettikten sonra dijital paralar ve çipli dünya çağına adım atacağız.

3-Bütün dünya ülkeleri ilk etapta 5G internet alt yapısına sonra da 7G internete geçecek.
(Bunun deneyleri Türkiye’de ve maalesef Çin yapılıyor)

4-Sosyal puanlama sistemi gelecek. Buna block change deniyor. Yeni sistemde hâkim, savcı ya da avukat olmayacak. Çünkü suç unsurunda inkâr olamayacak, yani insanlar işledikleri suçları inkâr edemeyecek. Bizleri izleyecek kameraların arkasında yapay zekalı kuantum bilgisayarları olacak ve bir insanın iyi veya kötü eylemleri her an kameralarla izlenecek. İspatlı eylemlerde insanlar inkâra kalkışamayacak.

İnsanlara artık puan verecek. Alınan her iyi puan hanenize artık bir değer, yaptığımız her kötü eylem de eksi puan olarak yansıyacak. Bu da sosyal puanlarımız olacak. Toplam puanlarımız hayatımıza yansıtılacak. Örneğin temiz, sağlıklı, güzel konumda bir otelde tatil yapmak istiyoruz işte aldığımız bu sosyal puanlar devreye bu aşamada girecek. Bizim o otellere layık olup olmadığımıza yapay zekâlı kuantum bilgisayarları karar verecek… gibi.

5-Dijital tıp dönemi başlayacak. İnsanlara biyometrik çipler takılacak. Virüs gelmeden anında insanlara alarm verecek, ya da hastalanmadan önce insana bilgi verecek buna göre tedavi yöntemi önerilecek. Önerilen tedaviye göre insanlar kendilerine yol izleyecekler.  

6-Kadın erkek ilişkileri ortadan kalkacak. İnsanlar cinsel olarak “nötr” olacaklar. İçimizdeki dürtülerin çoğu ehlileştirilerek daha sakin davranmamız sağlanacak.

7-Din olmayacak  

8-Okullar olmayacak (Dijital öğrenim sistemine geçilecek)

9-Şu zamana kadar öğrendiğimiz tüm bilgilerin yalan olduğu ve yeni bilgilerin öğrenilmesi gerektiğini söyleyecekler. Gerçek ve doğru algılarımız tamamen değiştirilecek. Eskiden doğru ve gerçek diye bildiklerimizin “yalan” olduğunu gösterecekler.

10-Artık sert, nobran, yalancı, üçkâğtçı, açgözlü, paragöz siyasetçiler ülke yönetiminde olmayacak. Naif, insancıl, bilgili, uzman, işlerini bilimle çözümleyen, liyakat sahibi siyasetçiler tarafından yöneticeleceğiz. Eski tip siyasetçiler ülke yönetiminde var olamayacaklar.

Şimdilik yazmış olduğum bu on maddeyle sınırlandırdığım yeni sistemin kuralları bu şekilde. İleride daha katlanılmaz olanlarını da yazarım :) Kendimizi bir bilim kurgu filminin içindeymişiz hissediyor olmamız çok normal çünkü o filmleri yaptıranların da “bilim kurgu” sevdikleri için yaptırmadığını anlamanız lazım. Bir fare gibi yavaş yavaş, kıkırdaklarımızı üfleye üfleye ısırıyorlar. Zihnimizin alt yapısını ilk önce filmlerle ve dizilerle hazırladılar, bunların ardından kitapları geldi, sonra inançları ve davranışları ve sonunda izlediğimiz o dizinin ya da okuduğumuz o kitabın tam da içinde bulduk kendimizi.

Ölüm korkusuna kapılan bir toplum canını ve sevdiklerini korumak için her türlü akıl dışı dayatmayı kabul eder. 

Bizler de böyle yapıyoruz!

20 Mart 2020 Cuma

Corona Virüsü / Yeni Bir Çağın Başlangıç Sancısı

Corona Virüs

İçine derin bir nefes çekti, artık bedeninde gökyüzünün mavisinden bir parça vardı. Sakladığı tüm acılarını ortaya saçmakla içindeki kırgınlıkların akıp gittiğini görüyordu. Boşuna yaşanmamıştı bu karanlık çağ, bir sebebi vardı. Silinip gitmesi gerekiyordu bütün hainliklerin, yağmur sularında arınması lazımdı dökülüp paslanmış duyguların, aşınmış hislerin yerini tazelerinin alması gerekiyordu. Bir paça ümit gerekiyordu ve sonunda evren onlara selam durmuştu. Siz benden aldıklarınızı geri verin, ben size daha çok vereceğim demişti. Bilinçli olarak susturuldu bütün dünya. Işıklar söndü, mumlar yakıldı. Fabrikalar durdu, elle çapa başladı. Arabalar gitmesi gereken yerlerde değil, kalması gereken yerlerde park edildi. Pencereler gün yüzüne hasret yüzleri çıkardı dışarı. Bir nefes almak için başını dışarı uzatanlar çiçeklenmiş sürgün veren ağaçları gördü. İki ay insanlar için ölüm gibi, doğa için yaşam oldu. Her şey tersine döndü. İnsan kendi eliyle yarattığı distopyadan uyanırken, doğa ana insana ütopya hazırlamıştı. Tertemiz bir gökyüzü, temizlenmiş denizler, temizliğe alıştırılmış insanlar, elindekiyle yetinmeyi öğrenmiş, kalabalıklara karışmadan, aşırılıkları bırakan topluluklar. Kendi yarattığımız canavarın bizi yutmasına ramak kala yaşadığımız kâbusun çarşafları kaldırılmıştı. Kirletilmiş çarşafların yıkanmış mis gibi kokanlarıyla yer değiştirmesi değiştirdi hepimizi.

Ekonomiyi artık eskisi gibi umursamayan bir kafa yapısı çıktı ortaya. Altı üstü kâğıttan yapılma olan paraların haddinden fazla değer verildiği zamanlar geride kalmıştı. Ne üretirsen onu yiyebileceğin bir döneme girilmişti. Sadece bir ülkeye abanarak, kalabalık toplumların iş gücüne dayanarak ucuz ama kalitesiz üretim modeli dünya doğası tarafından istenmiyordu. Bir kısım insanların çok çalışıp az kazandığı o karanlık çağ, evrenin dengesini bozmuş adalet terazisinin ayarını kaçırmıştı.
Çin, bir buçuk milyar insanı “iş gücü” olarak görüp hayvanlara bile yapılamayacak eziyetlerle çalıştırmış, hem dünyanın terazisini şaşırtmış hem de ülkelerin üretim şeklini bozmuştu. Çin’e güvenen, hem ucuz hem sağlıksız imalatını yaptıran dev ülkeler yan gelip yatmış, dev ülkelerin vatandaşları tembelliğe alıştırılmıştı. Tembelliğe alışan insanlar bundan hiç şikâyetçi değillerdi. Az çalışarak çok kazanmanın tadı başka oluyordu ne de olsa.
Bir buçuk milyar insanına güvenen Çin dünyanın marabalığını yapmaya zaten gönüllüydü ve iğneden ipliğe ne varsa ben yaparım diyordu. Fakat bu aç gözlülük doğanın kanunlarında yoktu. Doğanın kanunlarını bile isteye bozduk ve sonunda karanlık çağa adımımızı attık.
Tüketim çılgınlığı çağının sonu işte böyle geldi. Bir virüs insanlara dur dedi! Mecburen evlerimize kapandık. Ölüm korkusu sardı her yeri, ölmemek için işlerimize gidemedik. Çalışamadığımız için para kazanamadık. Para kazanamadığımız için faturalarımızı ödeyemedik. Faturalarımızı ödeyemediğimiz için ekonomi durgunluğa girdi. Durgunluğun ardından panik havasıyla birlikte borsalar çöktü. Borsalar çökünce elimizde bir halta yaramayan kâğıt parçaları değersiz hale geldi. İnsanlar para mı, sağlık mı diye sormaya başladı. Devletler bu bitişi az hasarlı hale getirmek için borç ertelemelerine gitti. Para bastı, dünyaya sattı ama bir türlü kötü gidiş engellenemedi.
Bir kere ipin ucu kaçmıştı. Umursamamıştık! Gerçekler hep sümen altı edildi. Çin imalatının durmaması için virüsü üç hafta açıklamadı. Virüsün varlığını anlatan insanlar öldürüldü ya da ağır cezalar yedi. Dünya corona virüsü yıkımının gerçek boyutunu tam olarak algılayamadı. Küçümsedi, bize bir şey olmaz dedi. Sonunda o küçük insanlar tüm dünyayı bir virüsle esir aldı!
Çıkışımız yine bizim dünyaya bakış açımızdan geçiyor. Ya bu vahşi tüketim dünyasının birer neferi olarak hayatımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz ve her sene başka bir virüs belasıyla sarsılacağız ya da topyekûn bütün kuralları kaideleri değiştirerek, asıl olması gereken gibi yaşamaya başlayacağız. Hırslarımızdan uzaklaşarak, kendimize ve çevremize kadar üreterek, başkalarının sırtına basarak değil, el birliğiyle çalışarak dünyanın eski haline geri döneceğiz ki zaten sistem değişikliği başladı. Bunu hiç kimse tersine döndüremez.
Koltuklarınıza oturun ve hazırlanın.

Küreselleşmeyle birbirine giren ülke sınırları kapatıldı. Avrupa ülkelerinin “birlik” unsuru olan shengen geçişler iptal edildi. Bu gelişmeler Corona virüsünün geçmesinden sonra Avrupa birliğinin dağılacağının göstergesi. Daha geçen aylarda Amazon ormanlarının 3/1 yandı, Avustralya kıtasındaki yangınlar aylarca sürdü ve ormanlar yok oldu. Çin tek başına bütün dünyanın havasını kirletme konusunda başı çekiyordu. Kurdukları barajlarla dünyanın manyetik alanında ufak da olsa sapmalar yaratıyordu. Doğada yaratılan bu hızlı değişimler bir şeylerin habercisi oldu. Para sisteminin değişeceğine, kapitalist tüketimin bitirilişine, ekonomideki olmayan şeylere değer biçip firmaların iflas ettirilmesine, haddinden fazla hakkı olmayan paraları kazananlara, kifayetsiz ve basiretsiz, açgözlü ve hain, nobran, kaba, bilgisiz, paradan başka hiçbir şeye tapmayan, milletini aç bırakıp çevresini zengin eden siyasetçilere, dini savaşlara, dini kullanarak terörist üretenlere artık doydu bu dünya.

Şimdi rahat olun ve bir sene sonra neler yaşayacağımıza odaklanın.
Her geçiş dönemi sancılı olmuştur. İstanbul’un Fethi, Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş vs. Hep bu dönemlerde insanlığın kaderinin ve dünya çarklarının değiştirildiği sistemler olmuştur. Düşünün biraz 100 yıl öncesine gidin ve düşünün sadece, o sancılı geçen senelerde yaşayan insanları düşünün. Ölenleri o yıllarda ölenleri de düşünün. Çağ atlarken ve dünya yeni bir sisteme adım atarken maalesef çok büyük yangınlar çıkar. Milyonlarca insan ölür. Bazen o yangınlar iyidir. Bir yanardağın patlamasını düşünün. Lavlar her yeri sarar ve altında kalan her şey kül olur ama küllerinden doğan doğa eskisinden çok daha iyi, daha değerli, daha sağlıklı olur. Bu dönem de öyle olacak.
Korkularınızı yenin, ne olursa olsun ayakta kalmaya bakın çünkü güçlü olan kazanacak. Yeni bir çağa merhaba.

90'ların en çok izlediğim yabancı dizileri

İlkokula giderken TRT’de yayınlanan diziler vardı. Okuldan eve gelir gelmez hemen derslerimi yapar dizilerin başlamasını dört gözle bekler...